1 Ekim 2007 Pazartesi

D U Y U R U

"Sosyal Kuruluşlar Olarak Göçebe Zanatçılar:
Bir Ayrıştırma Kodu Olarak Çingenelik"


Konuşmacı: Egemen YILGÜR

Tarih: 03 Ekim 2007, Çarşamba

Saat: 18:30

Mekan: Çatıaltı

Adres: Asmalı Mescit Mah. Şehbender Sok.Çiçek Han No:5 Kat:6 Beyoğlu-Tünel


Son yılların popüler sanat ve sosyal bilim konularından biri Çingeneler. Hemen herkes bir şeyler yazıp çiziyor bu alana dair. Sadece genel algı biçimleriyle Çingeneleri okuyanlar özgürlük-renklilik-doğal anarşi bağlamında değerlendiriyor bu alanı. Diğer taraftan uluslararası literatüre hakim olan ilgililer; Hindistan merkezli Avrupai bir etnik grubun salınımlarını görüyor Çingenelerde..





"Bizim yaklaşımımız büyük ölçüde yaygın genel kabullerle çatışıyor. İlk olarak işin terminolojisinden başlamak gerekli. Kıpti-Çingene, Gipsy-Athinganoi. Bu kelime çiftleri birbirlerini tamamlıyorlar. Avrupa-Küçük Asya coğrafyasında alanımızı tanımlamak için kullanılan kavramsal araçlar... Kıpti ve Gipsy aynı Mısırlı kökene atıf yaparak tanımlarken, Athinganoi-Çingene- Zigeuner ya da Tsigani Çingenelere dair Mısırlı algısının oluşmasından önce kullanılan gizem ve tılsım taşıyan çağrışımlar barındırıyor bünyesinde. Athinganoi Bizansın geç dönemlerde ön plana çıkan dini bir grup. Heterodoks Hristiyanlar. Yaygın bir biçimde büyü ve fal sanatlarıyla uğraşıyorlar. 9-10. yy'lara geldiğimizde daha önce bu grubu tanımlayan Athinganoi sözcüğünün Çingeneler için kullanıldığını görüyoruz. Nitekim kelime olarak Çingene, zigeuner ve tsigani Athinganoi'den geliyor.



Gipsy-Kıpti Çingenelere dair Mısır'lı algısının oluşmasından sonra kullanılmaya başlıyor. Bu algının nasıl oluştuğuna ilişkin teoriler olmakla beraber netlik yok.

Her iki adlandırma biçimi de Çingene olarak adlandırılan insanlar tarafından değil, Çingene olmayanlar tarafından yaratılmış. Dikkat edilirse her iki kategoride de çağrışımlarla tanımlama yapılıyor. Büyü ile ilgilendikleri için Athinganoi mezhebine, Mısır'ı çağrıştırdığı için Koptiklere benzetiliyor. Adlandırmanın bu biçimde gelişmesi dahi bir şey gösteriyor bize. Çingene olmayanlar Çingeneleri bir şekilde kendi dünyalarına içinde var olan kavram ve olgularla tamamlama eğiliminde. Bu topluma bir köken bularak anlama ihtiyacı var.

Bugün de bu durum değişmedi. 19. yy'dan itibaren filologlar Çingene olarak adlandırılan kabul edilen gruplardan bazıları ile çalıştılar. Bu insanlar üzerinde çalışabilecekleri egzotik bir dil arıyorlardı. Gipsy ya da Çingene diye tanımlanan gruplardan buna yakın özellik gösteren Romanları seçtiler. Konuştukları gizli dil Avrupaya en uzak olanıydı. Oturup incelediler bu dili. Sankrit kökenli olduğu kanısına vardılar. Muhteşem bir genelleme ile bütün Çingeneler Hindistanlı ilan edildi.

Ne varki kısa zamanda bazı problemler çıktı karşılarına. Roman dilini konuşan Çingeneler, Çingene diye adlandırılan insanların çok küçük bir bölümünü teşkil ediyordu. Başka diller de vardı, bu diller farklı kökenlerden geliyordu. Bu durumda Çİngeneleri hint kökenli bir diyaspora halkı ilan etmek tutarlı olmayacaktı. Hemen bir buluş ortaya atıldı. Gerçek Çİngeneler Romanlardı. Çingene olarak adlandırılan diğer gruplar Çingenemsi, sahte Çingenelerdir.

Bu entellektüel faaliyetin amacı Çingene olmayanların dünyası için yabancı ve anlaşılamaz olan Çingenelerin "modern" kavramlarla Rasyonelize etmektir. Kökeni olmayan, her yerde varolan, "tarihdışı" ve ırklarüstü bir toplumu tahayyül etmek modern akıl için kabul edilemezdir. Bu yüzden kurgulanan Roman etnisitesi Çingenelerin aslında kendine özgü olan temel özelliklerini törpüleyecek onları sıradan bir etnik grup tanımlayacaktı.

Peki gerçekte neydi bu Çingeneler, işte asıl konuşmamız gereken "gizem" tam olarak bu sorunun yanıtıdır."

Hiç yorum yok: